Geleceğe Doğru
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Geleceğe Doğru'da geleceğe dair herşeyi bulabilirsiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

Mevlananın Mezarı'nın Sırrı

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Yazar Mesaj
Admin
Administrator
<
Admin



Yaş : Kayıt tarihi : 17/02/09 Mesaj Sayısı : 179 Rep Kademesi: Administrator
Nerden :

Mevlananın Mezarı'nın Sırrı Vide
MesajKonu: Mevlananın Mezarı'nın Sırrı   Mevlananın Mezarı'nın Sırrı Icon_minitimePerş. Şub. 19, 2009 6:44 pm

Alatıldığına göre her şey 1273'te Konya'da kaldırılan bir cenazeden
sonra başladı.Mevlana Celaleddin-i Rumi, 17 Aralık 1273 günü vefat
ediyor. Cenazesine yüzbinlerce insan katılmış. Naaşı, İplikçi
Camii'nden, 500 metre ilerdeki bu türbeye 8 saatte
getirilebilmiş.Müslümanlar Mevlana'nın naaşını defnedebilmek için
gayrimüslimlerin cenaze cemaatinden çıkmasını istemiş. Ancak onlar,
'Bize İsa'yı da Musa'yı da Mevlana öğretti' diyerek bunu
reddetmişler.Mevlana'nın kabrinin altına bir 'mezar odası' bulunuyor.
MEZAR ODASINA 700 YILDA 1 KİŞİ İNDİ
Eski
Türklerde mezarların altına Farsça 'zir-i zemin' yani 'zeminin altı'
denilen bir mezar odası yapılırmış.Mevlana'nın naaşı da böyle 4
metrelik bir mezar odasına konmuş.Ancak o tarihten bu yana mezar
odasına kimse inmemiş.Sadece bir kişi hariç.Rivayete göre Sultan
Dördüncü Murad, Mevlana'nın türbesini ziyarete geldiğinde, mezar
odasının içinde ne olduğunu çok merak etmiş ve bu odaya girmek
istemiş.Ancak dönemin Mevlevi büyükleri, buna kesinlikle karşı çıkmış
ve girmesini engellemişler.Bunun üzerine Sultan, elindeki tespihi, ağzı
açık odanın içine atmış.Veya düşürmüş.Bu tespihi almak üzere 7 yaşında
bir kız çocuğu mezar odasına indirilmiş.Bilinen tek şey, odanın iki
tarafından aşağı doğru merdivenlerin indiğiymiş.Kız çocuğu mezara inip
çıktıktan sonra dili tutulmuş. Dr. Naci Bakırcı, 'Çocuğun dilinin neden
tutulduğu hálá bilinmiyor' diyor.
KÜÇÜK KIZ MEZAR ODASINDA NE GÖRMÜŞTÜ?
İşte
bu olaydan sonra 'mezar odasının sırrı' iyice merak edilmeye
başlanmış.Acaba kız çocuğu orada ne görmüştü de dili tutulmuştu?Bir
iddiaya göre, oda çok karanlık olduğu için çocuk çok korkmuş ve
geçirdiği travmadan dolayı dili tutulmuştu.Ancak bir başka iddia daha
var ki, o 'mezar odasının sırrını' daha da koyulaştırıyordu.Selçuklu
Türkleri o tarihte mumyalama tekniğini biliyorlarmış. Fatih Sultan
Mehmed dahil 7 padişahın naaşı mumyalanmış. Mevlana'nın naaşı da
mumyalandığı için muhtemelen öyle duruyordu.Kız çocuğu orada yatan
Mevlana'yı görünce bu hale gelmiş olabilirdi.Bu olay dönemin önde gelen
Mevlevilerini harekete geçiriyor ve 1640 yılında mezar odasının ağzı
tuğlayla örülüp üzeri kurşunla kaplanıyor.O tarihten sonra mezar
odasının ağzındaki kurşun hiçbir zaman kaldırılmadı.Mezar odası,
sırlarıyla birlikte belki de ebediyete kadar sessizliğe gömüldü.
1930'LU YILLARDA MÜZE MÜDÜRÜNÜN ODASINDA
Ancak
odanın hikáyesi burada bitmiyor. Aradan 300 yıl geçtikten sonra,
Mısır'daki piramit sırlarına benzeyen bir dizi olay daha yaşanacaktı.Bu
olayın iki tanığı vardı.Biri olayı yaşayan Yusuf Akyurt isimli
biri.Öteki de onun yaşadığını Murat Bardakçı'ya anlatan Abdülbaki
Gölpınarlı Hoca.1930'lu yılların güzel bir gününde, Mevlana Müzesi'nin
Müdürü Yusuf Akyurt odasında tek başına otururken, aklına sandukanın
altındaki mezar odası gelir.İçinden 'Acaba şu odaya bir girsem de
içinde ne olduğunu görsem' diye geçirir.Ancak tepki çekeceğini
düşündüğü için kararsızdır.
O AN KAPI ÇALINDI YAŞLI ADAM GİRDİ.
Tam
o esnada kapı çalınır ve içeri, müzenin yaşlı odacısı girer.Bu yaşlı
adam aslında, Mevlevi dedesidir. Cumhuriyetin ilanından sonra tekke ve
zaviyeler kapandığı için müzeye çevrilen türbede odacı olarak çalışmayı
kabul etmiştir.Yaşlı Mevlevi dedesi saygılı bir şekilde içeri girer ve
Yusuf Akyurt'un tüylerini diken diken eden şu cümleyi söyler:'Sakın
oraya inmeyi düşünmeyin...'Ancak bu şaşkınlık, müdürü kararından
vazgeçirmez. Mezara inmek üzere kurşunla kaplı kapağın önüne
gelir.Halıyı kaldırır. Tam kapağı açmak üzereyken, bir adam haykırarak
içeri girer:'Müdür bey, yetiş evin yanıyor...'Yusuf Akyurt gelinceye
kadar evi kül olmuştur.İşte tam o sırada eline bir telgraf
tutuşturulur.Müze müdürü başka bir yere tayin edilmiştir.
KONYA-ANKARA YOLUNDAKİ KAZA.
Konya-Ankara
yolu o gün çok ıssızdı.Gün batmış, alacakaranlık etrafa hákim olmaya
başlamıştı.Uzaktan gelen kamyonun farları, henüz tam karanlık hale
gelmemiş ufukta cılız iki nokta gibi duruyordu.Şoförün yanında kapıya
dayanmış şekilde oturan çocuk kimbilir hangi hayallere dalmıştı.Kamyon
bir kavise girdiği sırada kapı aniden açılır ve çocuk alacakaranlığın
içinde kaybolur.Kamyon durup, içindeki iki adam kapıdan uçan çocuğa
ulaştıklarında iş işten geçmiştir.Çocuk öteki dünyaya göçmüştür.Çocuğun
başında duran ikinci adam, başı ellerinin arasında hüngür hüngür
ağlamaktadır.O adam, Konya'dan tayini çıkan Müze Müdürü Yusuf
Akyurt'tur.Kimine göre, mezar odasının sırrı, onu hálá takip etmektedir.
MEZARIN BAŞINDA SÖYLENEN SON SÖZLER
Yusuf
Akyurt oğlunun cenazesini alıp Konya'ya döner.Cenaze töreninden sonra
doğruca Mevlana Müzesi'ne gider ve sandukanın başında ellerini açıp
haykırmaya başlar:'Yetmedi mi? Affet artık...'Bütün bunlar neydi?
Efsane mi? Gerçek mi? Küçük kızın dili niye tutulmuştu? aşlı odacı,
müdürün kafasından geçen düşünceyi nasıl anlamıştı?Bildiğimiz tek şey
var. Mezar odası 731 yıldan bu yana sırrını muhafaza ediyor.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://gelecegedogru.forummum.com

Mevlananın Mezarı'nın Sırrı

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Geleceğe Doğru :: Kültür :: Genel Kültür -